Bir Dinlenme Tesisi Dramı

Bir Dinlenme Tesisi Dramı
Acılarla dolu anları zihne tekrar getiren, göz yaşlarını saklayacak bir yer bulamadığım anları tekrar tekrar anımsatan dram.

Hezimet üstüne hezimet yaşayıp duruyordum. Belki bu yüzden yaşadığım yerleri bir süreliğine terketmem gerekiyordu. Eski sevgili dramları, unutulmak istenip de unutulmayanlar, kredi kartı borçları, kredi kartı borcuna gelen faizler, sonra o faizlere gelen vergiler, kredi kartı ekstresi, postacı... Her şey her şey bana onu hatırlatıyordu, en çok da son ay gelen kredi karti ekstresi. Öyle bir ekstre ki, her baktığımda onu hatırlıyorum... Yaklaşık bir bin beş yüz ytl'lik borç... Eski sevgilimi hatırlatıyordu bana... Ayırlamadan önceki ay öyle bir harcama yapmıştı ki şerefsiz, resmen bana takmış gitmişti, kot pantolonlar, yüzükler, kolyeler, tuvalet kağıtları (ultra yumuşak çift katlı solo, en pahalısı), bluzlar of of of, resmen takmıştı, bir tane de tanga almıştı, şu kıçın arasına girenlerden. O tangayı tam ayrılmadan bir gün önce almıştı, üstünde görmek nasip olmadı, günlerce ağladım. Taksit üstüne taksit yapmıştı, bana sağlam takmıştı. Ve o ekstreye her baktığımda, her elimde tutuşumda hayali gözlerimin önüne geliyordu, o tanga giymiş kıçı hayal meyal beliriyordu ekstrenin üstünde. Gözyaşlarımı tutamadım ağlamaya başladım otogarda. Şimdi o tangayı yeni sevgilisinin yanında giyiyordur... Kodumun... Bari parasını verseydin be imansız, ben icradan kaçıyorum be, seni sevdiğim için...

Ordu'ya bilet almıştım. Ordu'ya gider ordan da bir Karadeniz turu yapar gelirim diye düşünmüştüm. Lüx Fatsalılar otobüsünü bekliyorduk kalabalık bir güruh olarak. Kiminin elinde çuvallar vardı, kiminde hediyeler benimse elimde ekstre vardı, hay sokayım ekstreye ama lazım olur diye atamadım işte. Lazım olur lazım olur diye ev tmsf'ye dönmüştü zaten lan. Bir de Serkan adlı arkadaşımın da bankamatikten her işlem yaptığından aldığı makbuzları saklaması da cabası. Hoş ben de saklıyorum o makbuzları, belli mi olur lan, belki işe yarar. "Ama ya kalbimde sakladığım aşk makbuzları, onları her seni sevidiğimde senden almıştım, onları halen kalbimde saklıyorum..." Böyle duygu sağanağı yaşayacakken arkadan bir pandik attı birisi götüme. Dönüp baktım, Serkan sırıtıyordu.

"Abi nereye? Hehehe. Yolculiim dedim."
"Sağol Serkan. Buralar çok üstüme geliyor artık Serkan, beni anlayacak bir doğa ana bile yok burda. Kalbimi temizlemem gerek Serkan, çok aşk makbuzu var kalbimde"
"Ne anası abi, annengilin haberi var mı, sikmesin baban ebeni ehehe. Ya gel biz dinleriz abi, osurdun da duymadık mı tssss".

Kültürel birikimi fanatik at yarışı ekinden ibaret olan Serkan hayvanının duygusal yoğunluktan anladığı bir şey yoktu. Halen de sırtıma elini koymuş başını omzuma dayamış gülüyordu. Hemen bavulumu muavine verdim "tamam gidebiliriz." dedim. Muavin ebesini skmişim gibi suratıma baktı. "Otobızın kalkmasına onbeş dakkkika var" dedi. Döndü. Hemen korktum, Serkan'a sarıldım. Serkan halen durmaksızın gülüyordu. Yaklaşık on beş dakika güldü Serkan, otobüsün de kalkma zamanı gelmişti. Serkan'ı öylece çaresizce bırakıp otobüse bindim. Cam kenarındaki yerime oturdum. Dışarıya umutsuzca baktım, bir an eski sevgilimin koşa koşa gelip ağlayarak el sallayıp gitme demesini beklerdim ama Serkan sağ elini yumruk yapıp baş parmağını işaret ve orta parmağının arasına sokmuş bana nah çekiyordu. Perdeyi çektim. Belki o anlık o perde bana onu silmem için bir fırsat verecekti ama onu yok sayarak gerçekten hayatımdan silebilir miydim? Perde çekiliydi ama perdenin arkasında halen nah çeken bir Serkan vardı. Bu yadsınamaz bir gerçekti. Perdeyi araladım. Evet evet halen nah çeken ve gülen bir Serkan vardı.

Şükür ki otobüs hareket etti. Kafamda binbir düşünce yolda akan kesik kesik çizgileri izliyordum. Yanım boştu allahtan da yayılmıştım. Sonra otobüs Sultanbeyli ilçesinde bir durdu. Biraz yolcu aldı. Sonra kalktı, heh tamam gidiyoruz derken bu sefer Gebze'de durdu. Yine yolcu almaya başladı. Yanımda boş duran koltukğa geldi birisi oturdu. Yine yalnız kalamayacaktım anlaşılan. Neyse efendim konu dallanıp budaklanmasın. Yolculuğa devam...

İçime bir sıkıntı çöreklendi birdenbire sebepsiz yere. Gittikçe artıyordu. Bir eksiklik vardı bende. Aslında eksiklik çoktu ama işte olmazsa olmaz bir şey yüreğimi kavuruyordu. Alınmdaki çizgiler artmıştı. Başımı kaldırıp arkalara baktım ve onu gördü. Elinde topkeklerle öne doğru gelen muavin... Ferahlayıp oturdum yerime. Geliyordu topkekler, içim rahatlamıştı. O ferahlıkla öylece yayılmış uyumuşum koltukta. Rüyamda otobüsün üstünde seyahat ediyordum. Ayağa kalkmış ellerimi açmış rüzgarı kıçımın arasına kadar hissediyordum. Süper bir şeydi. Sonra yanımda oturan adam da geldi arkadan bana sarıldı. "hoop bilader titanik mi lan bu lüx fatsalılar" demeye kalmadan öpmeye başladı. Hiaaaa diye uyandım. Baktım o da uyuyordu masum masum. Başımı koyacakken bir şey farkettim. Benim topkekim yoktu önümde. Amaaa adamın önünde içindekileri yenmiş iki boş topkek ambalajı vardı. Bu allahsız adam, bu vicdansız adam, bu aşıkın halinden anlamaz adam benim topkekimi de uykumdan istifade ederek yemişti, ve beni rüyamda o topkekli ağzıyla öpmüştü. Allahsız adam, şerefsiz adam.

Hırsımdan gözümden yaşlar geliyordu. Belki belki kolamdan da içmişti. Evet ondan da içmişti. Dayanamayıp yakasına yapıştım. Sarsıp ve hırpalayarak "çıkar lan onları midenden işe yaramaz pezevenk, çıkar lan" diye ağlamaya başladım. Muavin gürültüyü duyup geldi. Adam da uyanmıştı. Hemen olayı özetleyip gözyaşlarımı kolumla sildim. Muavin bana acır gibi baktı galiba, iki tane topkek getirip önüme attı. Hemen cebime koydum topkekleri çünkü adamın onda da gözü vardı it kılıklının. Uyku haramdı bana, uyursam kesin alırdı cebimden. Adam bana baktı, gözlerinde ihtiras vardı, kin vardı, gollum gibi parlıyordu i.bnenin gözleri sanki topkek değil de tek yüzük mına koyim bu ne açlık i.bne iki topkek için beni ağlattığı yetmiyor gibi, o ikisinde de gözü vardı.

Pusuya yatar gibi uyudu adam. Ben uyumayacaktım. Aslında o topkekleri neden yemiyorsun lan sen ibiş o zaman dediğinizi duyar gibiyim. Ama akıllı olacaksın kardeşim, mola yerinde çay ısmarlayıp yiyecektim, mola yerleri ne kadar pahalı biliyor musunuz? Şeytan kulağıma üflemiş olacak tam uyuyacakken birden uyandım, o adam olacak i.bnenin elleri cebimdeydi. Hemen çekti i.bne kılıklı ellerini. Uyuyor gibi yaptı yine. Ben yine dalmışım, birden uyandım yine bu sefer elleri göğsümdeydi. "noluyor lan" dedim. Yine uyuyor gibi yaptı. Böylece uzun bir süre devam ettik, benim aklımdaki aşka dair , acı çekmeye dair ne kadar düşünce varsa hepsi silinmiş sadece topkekimi nasıl korurum diye düşünüyordum. Vay be.

"Püff püff. Değerli yolcularımız. Yarım saatlik ihtiyaç molası yapacağız." anonsu hızır gibi yetişti. Şimdi gönül rahatlığıyla yiyebilirdim topkeklerimi. Otobüsten indim hemen, şer yuvası gibiydi. Arkama bir baktım, o adam da beni izliyordu. Tırstım, ellerimle ceplerimi yokladım. Topkekler duruyordu. Yemekhaneye girdim. O da arkamdan girdi. Ben adımlarımı hızlandırdıkça o da hızlanıyordu, lan noluyo dememe kalmadan arkadan üstüme zıpladı. İkimiz de yere düştük. Adam hiçbir şey demiyor, sadece saçımı çekiyordu. "ver onları lan" diye bağırdı. Bense cazgır cazgır bağırıp yardım diliyordum etraftaki herkesten. Ama herkesten yani yaşlısı genci, çocuğu. Bir yedi yaşında çocuk gelse elinden öperdim o an heralde. Ben topkeklerimi göğsüme bastırmış "Gidin başımdan gidin beni yalnız bırakın, yalnız bırak beni" diye gözlerimi kısmış çığlık atıyordum. Garsonlar gelip adamı üstümden aldılar. Adam halen hırlıyordu. Köpek gibi koşarak dışarı çıktı, camdan bana bakıyordu. Ben halen ağlıyor topkeklerimi göğsümde sımsıkı tutmuş, hıç hıç hıç yapıyordum. Yoldan gelen geçen de bana bakıyor, vah zavallı yah zavallı diyorlardı. Çevremde resmen bir daire oluşmuş bana bakıyordu lan bok varmış gibi. Ama bir göz gördüm ki orda, tanıdık gibiydi. Aynen uzun bir zaman önce daha farklı duygularla bana bakan bir çift göz gibi bana bakıyordu. Sevgi dolu bakışlarla bakan bir çift göz iken şimdi acır gözlerle bana bakan bir çift göz gibiydi. Tanıdıktı. Hassiktir dedim, eski sevgilimdi lan bu. Eeeh s.kerim lan bim'de eski sevgili, burda eski sevgili adam gibi gezemicez mi lan koca dünyada diye düşündüm ama dile getirmedim.

Ağlamayı kesip ona baktım uzun uzun, topkekler un ufak olmuştu sıkmaktan. Gözlerimdeki yaşlar henüz kurumamıştı. Ona bakıp topkekleri gösterdim. Aklım sıra "Bak biz de ayrıldıktan sonra böyle un ufak olduk" mesajı verecektim ama angutmuş anlamadı. Zaten un ufak olan benmişim, kızın yanında yeni dalyan gibi sevgilis vardı, kolunu omzuma atmış ağzında dana götüne benzer bir ifadeyle gülümseyerek bana bakıyordu. Yavaşça yerden kalktım. Yanına gittim.

"Merhaba."

Ağzımdan anca o çıktı. Dalyan yeni sevgili bu sefer at götüne benzer bir ağız ifadesiyle bana bakıp her an aşşağıya indirme hevesiyle tutuşuyordu.

"Merhaba" dedi o da.
"Gelin oturalım şuraya"

Oturduk. Ben topkekleri açtım ama dediğim gibi un ufak olmuştu. Bir tabak istedim, üç de çay. Ufalanmış topkekleri tabağa boşalttım. Ortaya sürdüm. "Buyrun yeyin" dedim. Yemediler. Oooh hepsi bana kalmıştı, hepsini işaret parmağımı yalamak suretiyle ıslatıp üstüne bastırmak yöntemiyle yedim, çayımı içtim doydum. Ben onları yerken şuursuzlaşmışım çünkü dalyan yeni sevgili kahkaha atıp gülüyordu. Eski sevgilim ise donuk bir ifadeyle bana bakıyordu. Ben de ona baktım. Bizim dalyan kıllanmış olacak çenemden tutup geri itti beni. "bakma lan kıza" dedi. Ben de kıza bakmadan konuştum. Neyse ki dalyan yeni sevgili bu hıyardan bir zarar gelmez diye tuvalete gitti. Daha rahat konuşabilirdim en azından içimde kalan bazı şeyleri artık yüzüne söyleyebilirdim.

-Nereye böyle?
-Ankara'ya ailemin yanına. Nişanlandık biz.
-Hadi ya. Mutluluklar o zaman.
-Teşekkürler. Sen nasılsın?
-Kötüyüm.
-Neden?
-Sürekli seni düşünüyorum.
-Yaa!?
-Evet. Bak bu son ayın ekstresi. Kızım ya mangodan bu kadar şey nasıl alınır yaaa, hiç aklımdan çıkmıyorsun kızım, güzelim, sen benim için önemliydin de bu ne yaaa, on beş parça bluzu nerene sokcan yaa. Ben seni çok sevmiştim ama sen tangayı da alıp ardına bakmadan gittin. Beni seninle yalnız bırakıp gittin sen, o tanga yüz yirmi ytl imiş sevgi, yüz yirmi ytl....

Böyle deyip ağlamaya başladım. Dalyan sevgili de geldi, beni öylece bırakıp kalktılar gittiler. Kız dalyana bir şey dedi ikisi de bana bakıp güldüler. Baktım arkalarından düşük bel pantolan giymişti. Kıçında da o tanga vardı. Yüz yirmi ytl'lik tanga. Beni öylece bok gibi bırakıp çıktılar. Üç çayın hesabı da bana girmişti. Yıkılmıştım her anlamda. Saçım başım dağılmıştı. Otobüsün de hareket saati gelmiş zaten. Bindim. Yerime o adam oturmuştu, cam kenarına. Uyuyor gibi yapıyordu. Sessizce koridor tarafına oturdum. Otobüs hareket etti. Muavin gidip Sakar Şakir filmini koydu. Çok komikti, bir saat boyunca güldük. Yoldaki kesik çizgiler akıp duruyordu.

alıntıdır.


--------------------------------------------------------------------------------

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sümbülzade Vehbi Efendi"den Padişaha... +18 küfürlü Aman dikkat

+18 Şiir

Komik Kisa Hikayeler